Okyanusların En Derinlerinde Yaşam Umudu
Dünya okyanuslarının derin deniz çukurları, gezegenimizin en aşırı bölgelerini barındırır. 10.000 metre suyun altında, tam karanlık ve muazzam basınç hâkimdir. Uzun yıllar boyunca burada karmaşık yaşamın varlığı olanaksız sanılıyordu. Ancak İsviçreli kaşif Jacques Piccard’ın, 11.000 metrelik Mariana Çukuru’nun dibine yaptığı dalıştan sonra, bu düşünce sorgulanmaya başladı. O, penceresinin önünden geçen balıklardan bahsetmişti; günümüzde bunun farklı bir canlı olabileceği düşünülse de, okyanusun en derin noktalarında bile ekosistemlerin bulunduğu artık biliniyor.
Şimdi ise, Çinli bir araştırma dalgıcı, Kamçatka yakınlarındaki Kuril Çukuru’nda neredeyse 10.000 metre derinliğe kadar inerek olağanüstü bir keşfe imza attı ve bu keşfi videoya aldı.
Sıcak Kaynaklar ve Hayatın Kaynağı
Çekilen şaşırtıcı derecede detaylı görüntüler, sonsuz gibi görünen solucan ve midye tarlalarını ortaya koydu. Bu yaşam bolluğu ilgi çekiciydi, çünkü bu kadar derinlikte hiçbir ışık yok ve bütün canlılar dibe çöken biyolojik materyali kullanmak zorunda kalıyor. Fakat burada bir istisna var: Yanardağ aktivitelerinin oluşturduğu hidrotermal kaynaklar ile gelen kimyasal maddeler, bu canlılar için bir başka besin kaynağı sağlıyor.
Hidrotermal kaynakların sıcak ve mineral bakımından zengin suları etrafında yalnızca bu kaynakların salgıladığı maddelerle beslenen benzersiz ekosistemler gelişmiş durumda. Bu tür ekosistemler sadece Dünya’daki yaşamın kökeniyle ilgili değil, aynı zamanda diğer gezegenler ya da Güneş Sistemi’ndeki uydularda da yaşamın var olabileceğine dair önemli kanıtlar sunuyor.
Fendouzhe isimli Çinli sualtı aracı, Kuril ve Aleut Çukurları’nda şimdiye dek gözlemlenen en derin ve geniş, tamamen kimyasal maddelerle beslenen yaşam topluluklarını keşfetti. Bu keşif, Nature adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni bir araştırmada raporlandı.
23 Dalış ve Çarpıcı Bulgular
Geçtiğimiz yıl yapılan 23 dalıştan 19’unda bu özel ekosistemlerin izleri gözlemlendi. Dalışlar 5.800 ile 9.533 metre arasındaki derinliklerde gerçekleştirildi. 2.500 kilometrelik bir alana yayılan bu ekosistemler, yer kabuğu çatlaklarından çıkan kükürt ve metan zengini sularla besleniyor.
Araştırmacıları en çok şaşırtan, ölçülen yüksek metan konsantrasyonları oldu. Bu metanın muhtemelen mikroplar tarafından üretildiği ve metan bakımından zengin tortular oluşturduğu düşünülüyor. Bu tortularda çok büyük miktarda karbonun uzun süredir depolanıyor olabileceği belirtiliyor. Bu, eğer diğer derin deniz bölgelerinde de geçerliyse, Dünya iklimi için önemli bir faktör olabilir.
Metan Birikimleri ve Yeni Hipotezler
Bu varsayım pek de uzak bir ihtimal değil, zira araştırılan bölgelerdeki koşullar, diğer derin deniz çukurlarıyla oldukça benzer. Bu nedenle, bilim insanları diğer derin deniz alanlarında da sanılandan çok daha fazla yaşam olabileceğini öne sürüyor. Örneğin, Mariana Çukuru’nda da 5.000 metreden derinde hidrotermal bacaların çevresinde ekosistemler tespit edilmişti. Ancak burada bulunan yaşam alanlarının derinliği ve çeşitliliği, şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde ve bu da bu canlıların yaşam alanlarının düşünüldüğünden çok daha geniş olduğunu gösteriyor.
Keşfedilen canlılar, bu ekstrem koşullara tamamen yeni uyum stratejileri ve işbirlikleri geliştirerek adapte olmuşlar. Araştırmacı ekip, bugüne kadar hâkim olan “denizlerin en derin çukurları yalnızca yukarıdan düşen materyalle beslenir” görüşünün artık sorgulanması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, biriken metan tortularının iklim modellerinde yeni bir parametre olarak dikkate alınması gerektiği vurgulanıyor.













