Shopping cart

  • Home
  • Bilim
  • İnsanlık Tarihinin En Uzun Göçü: Amerika’nın Genetik Haritasına Yansıyan İzler
Bilim

İnsanlık Tarihinin En Uzun Göçü: Amerika’nın Genetik Haritasına Yansıyan İzler

18 Mayıs 2025 Okuma Süresi: 5 dk.
İnsanlık Tarihinin En Uzun Göçü: Amerika’nın Genetik Haritasına Yansıyan İzler
46

İnsanlığın En Uzun Göçü Amerika’nın Genetik Kodlarında Gizli

Afrika’dan başlayıp Güney Amerika’nın en uç noktalarına kadar uzanan insanlık tarihinin en uzun yolculuğu, artık genetik bilim sayesinde daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Yapılan kapsamlı bir DNA araştırması, Afrika’dan Asya’ya, oradan da Amerika kıtasının güneyine kadar uzanan bu binlerce yıllık göç hikâyesini ayrıntılı bir şekilde ortaya koyuyor.

Amerika’nın İlk Yerleşimi: Buzul Çağından Önce Boş Bir Kıta

Amerika, son buzul çağına kadar tamamen insansız bir kıtaydı. Okyanuslar ve kutup bölgelerindeki devasa buz kütleleriyle dünyadan izole bir haldeydi. Uzun yıllar boyunca, Amerika’daki yerli halkların atalarının kökeni, yaklaşık 13.000 yıl öncesine dayanan Clovis kültürüne bağlanıyordu. Clovis insanlarının ya da onların doğrudan atalarının bu yeni kıtaya ilk adım atanlar olduğu düşünülüyordu.

Ancak son on yıllarda yapılan arkeolojik bulgular ve genetik analizler, Amerika’nın yerleşim tarihinin çok daha karmaşık ve eski olduğunu ortaya koydu. Güncel bilimsel verilere göre, ilk göçmenler yaklaşık 23.000 yıl önce Kuzey Asya’dan geldiler. Bugün okyanus altında kalan Beringia kara köprüsünü kullanarak Sibirya’dan Alaska’ya geçtiler. Bu geçişin nasıl gerçekleştiği hâlâ bilim dünyasında tartışma konusu.

Kıtanın Güneyine Hızlı Bir Yayılım

Bu göç hareketi şaşırtıcı derecede hızlıydı. Genetik analizler, modern Kuzey ve Güney Amerika yerlilerinin atalarının yaklaşık 17.500 ila 14.600 yıl önce birbirinden ayrıldığını gösteriyor. Hatta insan varlığı, 14.500 yıl önce kıtanın güney ucunda bile tespit edilmiş durumda. Bu hızlı yayılım, bazı arkeolojik bulgularla desteklense de göçün dinamikleri ve sonuçları konusunda hâlâ birçok soru işareti var. Özellikle Güney Amerika’da hâlen yüksek çözünürlüklü genetik çalışmalar yetersiz kalıyor.

Bu eksiklikleri gidermek amacıyla, Singapur’daki bir araştırma ekibi kapsamlı bir genetik veri seti oluşturdu. 139 etnik gruptan, çoğu daha önce hiç genetik olarak incelenmemiş 1500’den fazla bireyin DNA bilgileri analiz edildi. Toplamda 50 milyondan fazla yüksek kaliteli genetik varyant değerlendirildi ve hem eski hem de modern Amerikan yerli topluluklarının genetik yapısıyla karşılaştırıldı. Bu veriler sayesinde Amerika’nın ilk yerleşimi oldukça detaylı bir şekilde haritalandırıldı.

Farklı Kollara Ayrılan Göçmen Gruplar

Science dergisinde yayımlanan bu araştırmaya göre, insanlık tarihinin kuşaklar boyu süren en uzun yolculuğu Afrika’dan başladı. Homo sapiens önce Avrasya’ya, ardından Kuzey Asya üzerinden Beringia’ya geçti. Yaklaşık 14.000 yıl önce bugünkü Panama ve Kolombiya’da buzsuz bir geçiş koridorunun açılmasıyla ilk insan grupları Güney Amerika’ya ulaşabildi.

Bu geçiş noktası, göçün yönünü belirleyen kritik bir aşamaydı. Bazı gruplar Amazon bölgesine yerleşirken, bazıları doğuya, Chaco’nun kurak topraklarına yöneldi. Diğerleri ise And Dağları vadilerini takip ederek Patagonya’nın buzlu düzlüklerine kadar ilerledi. Bu süreç birkaç yılda değil, nesiller boyunca, değişen çevre koşullarına uyum sağlayarak gerçekleşti.

Asya’daki Genetik Zenginlik

NTU (Nanyang Teknoloji Üniversitesi) araştırmacısı Elena Gusareva’nın liderliğindeki ekip, hem modern Amerikan yerli topluluklarının hem de Avrasya’daki grupların genetik profillerini inceledi. Bulgulara göre, dünyadaki en geniş genetik çeşitlilik Avrupa’da değil, Asya’da bulunuyor. Genome-Asia-100K konsorsiyumundan Stephan Schuster, “İnsan genetik çeşitliliği açısından en zengin nüfuslar Asya’dadır,” açıklamasını yaptı.

Analizler, Sibirya’daki halkların altı farklı soydan geldiğini ortaya koydu. Özellikle Batı Sibirya genetik mirası, bölge genelinde oldukça yaygın. Yaklaşık 10.000 yıl önce yaşanan büyük bir nüfus azalmasının, iklim değişiklikleri ve büyük hayvan türlerinin yok olması nedeniyle gerçekleştiği tahmin ediliyor.

Ayrıca, genetik ve arkeolojik veriler, Amerikan yerlilerinin atalarının yaklaşık 26.800 ile 19.300 yıl önce Kuzey Avrasya topluluklarından ayrıldığını gösteriyor. Günümüzde yaşayan en yakın akrabaları, Batı Bering bölgesindeki İnuitler, Korjaklar ve Luoravetlanlar olarak tespit edildi.

Amerika’da Genetik Ayrışma ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkisi

Araştırmada, Güney Amerika’daki yerli halklar dört farklı genetik gruba ayrıldı: Amazon halkları, And Dağları halkları, Chaco bölgesi halkları ve Patagonya yerlileri. Bu gruplar, ortak bir Mezoamerikan kökenden yaklaşık 13.900 ila 10.000 yıl önce ayrılarak evrimleşti. Her grup, yaşadıkları coğrafyanın ve çevresel koşulların etkisiyle farklılaştı.

Bu hızlı coğrafi ayrışma, özellikle bağışıklık sisteminden sorumlu genlerde genetik çeşitliliğin azalmasına neden oldu. Bu da bu toplulukların enfeksiyon hastalıklarına karşı daha savunmasız hale gelmelerine yol açtı. NTU’dan Kim Hie Lim’in ifadesine göre, “Göçmen topluluklar, yalnızca atalarının genetik mirasının bir kısmını taşıdı.” Bu genetik kısıtlılık, Amerika kıtasında Avrupalı yerleşimcilerle birlikte gelen hastalıkların neden bu kadar yıkıcı etkiler yarattığını da açıklıyor.

İlgili haberler: