Aşağı Avusturya’ya Nobel Ödülü mü? Mikl-Leitner’in Umudu Ne Kadar Gerçekçi?
Aşağı Avusturya Eyalet Başkanı Johanna Mikl-Leitner, Nobel Ödülü’nün kendi eyaletine gelmesini istiyor. St. Pölten’de partililere yaptığı bu açıklama ilk bakışta boş bir politik söylem gibi görünse de, işin aslı pek de öyle değil. Özellikle Klosterneuburg’daki ISTA (Institute of Science and Technology Austria) bünyesinde yapılan çığır açıcı bilimsel çalışmalar, bu hayalin çok da uzak olmadığını gösteriyor.
ISTA’nın Doğuşu: Zeilinger’in Vizyonu
ISTA’nın kurulması, 2002 yılında fizikçi ve daha sonra Nobel ödülü kazanan Anton Zeilinger’in Alpbach Forum’da yaptığı bir öneriye dayanıyor. Zeilinger, İsrail’deki Weizmann Enstitüsü’ne benzer şekilde Avusturya’da da üst düzey bir temel bilimler araştırma merkezi kurulması gerektiğini dile getirmişti. Bu fikir, dönemin Başbakanı Wolfgang Schüssel’in desteğini aldı ve başkent Viyana yerine sürpriz bir şekilde Aşağı Avusturya’da Klosterneuburg’daki eski bir sinir kliniği alanında hayata geçirildi.
Uluslararası Başarı ve Bilimsel Mükemmeliyet
2009’da açılan ISTA, kısa sürede dünya çapında tanınan bir bilim merkezi haline geldi. Doğa bilimleri, matematik ve bilgisayar bilimi gibi alanlarda yoğunlaşan enstitüde bugün 1300 kişi çalışıyor. 90 profesör kendi araştırma grubunu yönetirken, yaklaşık 370 doktora öğrencisi bilimsel projelere katkı sağlıyor.
ISTA, lisans veya yüksek lisans eğitimi vermediği için klasik bir üniversite sayılmıyor. Bu nedenle geleneksel üniversite sıralamalarında yer almasa da, araştırma kalitesi ve yayın performansı açısından dünya devleriyle yarışıyor.
ERC Hibeleri: Avrupa’nın Altın Standardı
ISTA’nın başarısı, Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) tarafından verilen araştırma hibeleriyle de açıkça görülüyor. ERC hibeleri, Avrupa’daki en prestijli bilimsel fonlardan biri. ISTA bugüne kadar bu hibelerden 80’den fazlasını kazandı. Başvuran projelerin yaklaşık %12’sinin kabul edildiği bu sistemde, ISTA başvurularının neredeyse yarısı kabul ediliyor. Bu başarı, araştırma kalitesinin ne denli yüksek olduğunu gösteriyor.
ABD’den Bilim İhracı: Beyin Göçünü Tersine Çevirmek
ISTA’nın bir diğer önemli özelliği de, dünyanın dört bir yanından özellikle de ABD’den üst düzey araştırmacıları çekebilmesi. Enstitü Başkanı Martin Hetzer’e göre, profesörlerin yaklaşık %40’ı ABD’deki araştırma merkezlerinden transfer edildi. Bilim sosyoloğu Helga Nowotny bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Mükemmeliyet mükemmeliyeti çeker. Yetenekli gençler, heyecan verici bilimsel çalışmaların olduğu yerlere gitmek ister.”
Finansal Güvence ve Özgürlük
ISTA’nın başarısının bir başka temel nedeni de mali yapısı. Üniversiteler her üç yılda bir devletle bütçe pazarlığı yaparken, ISTA 2036 yılına kadar garanti altına alınmış bir finansmana sahip. 2026-2036 dönemi için eyalet ve federal hükümetin katkısıyla toplam 3,3 milyar euroluk bütçe sağlandı. Bu bütçenin büyük kısmı federal devletten, kalanı ise Aşağı Avusturya’dan geliyor.
Ayrıca, bu fonlama sistemi performansa dayalı. Yani ISTA, dış fonlardan ne kadar çok kaynak sağlarsa, devletin katkısı da o oranda artıyor. Bağış kampanyaları da bu sistemin bir parçası. Örneğin iş insanı Magdalena Walz’ın vasiyetinden gelen 25 milyon euro ile onun ismini taşıyan bir profesörlük kuruldu.
Esnek Akademik Yapı
ISTA’da akademik kadrolar klasik disiplinlere göre açılmıyor. Yani burada “fizik profesörü” veya “biyolog” değil, sadece araştırma kalitesi dikkate alınıyor. Bu da, dünyanın farklı yerlerinden gelen bilim insanları için daha esnek ve cazip bir ortam yaratıyor.
Nobel Gerçekten Gelir mi?
Peki, bu çabalar Aşağı Avusturya’ya bir Nobel ödülü getirir mi? Elbette bunun garantisi yok. Nobel ödülleri genellikle onlarca yıllık araştırmaların ardından, uluslararası ekiplerce yapılan iş birliklerinin sonucunda veriliyor. Bu nedenle “ödül bizim eyaletten çıktı” demek kolay değil. Ancak ISTA’daki bilimsel ortam ve sağlanan destekler, Nobel’e giden yolda çok önemli birer adım olarak değerlendirilebilir.








