Bu Bütçe Bu Haliyle Geçmemeli
Eğer bir buzdolabına bile paranız yetmiyorsa… Caritas, yoksulluk içinde yaşayan insan sayısında ciddi bir artış tespit etti ve hükümetin tasarruf politikalarının daha da kötü sonuçlar doğuracağından endişeli. Çünkü yoksullukla mücadele eden insanlardan, yüksek gelirli bireylerle aynı fedakarlık isteniyor.
Bu hikâyeler, Avusturya’da duyulması beklenmeyen türden. Kışın sadece bir odasını ısıtabilen, buzdolabı olmadığı için yiyeceğini komşusuna emanet eden ya da çocuğuna okula beslenme koyabilmek için kendisi aç kalan insanlar var. Caritas Avusturya Genel Sekreteri Anna Parr, “Bu insanların çoğunun yoksul olduğunu dışarıdan anlayamazsınız, çünkü çoğu bu durumdan kendi başına çıkmak için elinden geleni yapıyor. Ama bu hikâyeler gerçek,” diyor.
Parr, bu gerçeklerle Caritas’ın sosyal danışma merkezlerinde yüzleşiyor. Bu merkezlere, mali sıkıntılarından çıkamayan insanlar başvuruyor. Danışmanlar ise hızlı destek, yasal haklarla ilgili bilgilendirme ve ihtiyaç durumuna göre diğer uzman kurumlara yönlendirme gibi hizmetler sunuyor.
Artan Yardım Talebi
Caritas merkezleri, çok da hoş olmayan bir artışla karşı karşıya. Geçtiğimiz yıl, yardım alan kişi sayısı art arda ikinci kez 100.000’i aştı. 2022’ye göre bu rakam yüzde 30 daha fazlaydı. Caritas’ın gözlemleri, resmi istatistiklerle de örtüşüyor: Hayat pahalılığı kriziyle birlikte yoksulluk oranı ciddi şekilde arttı ve Parr’a göre “bu yüksek seviyede kalıcı hale geldi.”
Ekonomist olan Parr, yakın zamanda bu durumun değişeceğine inanmıyor. Çünkü yoksulluktaki bu artış, elektrik fiyatı freni ve iklim bonusu gibi desteklere rağmen yaşandı. Yeni hükümetin uygulamaya koyduğu tasarruf politikaları, durumu daha da kötüleştirebilir.
Parr bu nedenle “bir isyan zamanı” olduğunu söylüyor: “Bu bütçe bu haliyle kabul edilmemeli. Elbette bütçenin dengelenmesi gerektiğini anlıyoruz. Ama anlamadığımız, yoksul insanların da zenginlerle aynı katkıyı yapmasının beklenmesi.”
Herkes Aynı Bedeli Ödüyor
Parr, ÖVP, SPÖ ve NEOS koalisyonunun sosyal yardımlarda tabiri caizse “çim biçme makinesi” gibi kesintiye gittiğini söylüyor. Bu kesintiler arasında iklim bonusunun tamamen kaldırılması ve aile yardımları için planlanan enflasyon telafisinin askıya alınması da var. Parr’a göre, hükümet gerçekten tasarruf etmek istiyorsa, asıl olarak yüksek gelirli bireyleri avantajlı kılan Aile Bonusu Plus üzerinde değişikliğe gitmeliydi: “Ama bu haliyle hedefleme başarısız.”
Caritas danışma merkezlerindeki danışanlar, ortalama 1000 Euro net gelirle geçinmeye çalışıyor. Kira, elektrik, ısınma gibi zorunlu harcamalar sonrası geriye günlük sadece yaklaşık 15 Euro kalıyor. Bu para, gıdadan kıyafete, tamir masraflarından cep telefonu faturasına kadar tüm diğer ihtiyaçlara yetmek zorunda. Hükümetin planladığı kesintiler, bu insanlar için büyük kayıplar anlamına geliyor.
Geleceğe Dair Yardımlar
SPÖ’lü Maliye Bakanı Markus Marterbauer, verdiği bir röportajda hükümetin aynı zamanda yoksulluğa karşı yatırımlar da yaptığını belirtti. Bu yatırımlar arasında ikinci okul öncesi yıl, yaşlı uzun süreli işsizlere destek ve 2026’dan itibaren başlayacak olan Nafaka Fonu (Unterhaltsfonds) yer alıyor. Bu fonda, ayrılmış ebeveynlerden birinin ödeme yapmaması durumunda, çocukların yoksulluğa düşmesini engellemek için yılda 35 milyon Euro ayrılacak. Marterbauer, bu kısıtlı bütçeye rağmen böyle ilerlemeler kaydedilmiş olmasından gurur duyduğunu söylüyor – ancak yine de tüm bunların yeterli olmadığını kabul ediyor.
Parr, Caritas’ın uzun süredir talep ettiği Nafaka Fonu’nu ve diğer yatırımları memnuniyetle karşıladığını belirtiyor. Ancak, “Mağdurlar bu gelişmeleri henüz hissedemiyor. Geleceğe dair planlar, ailelerin bugün sıcak bir öğle yemeğini nasıl karşılayacaklarına yanıt vermiyor,” diyor.
Gerçekten Bu Kadar Ciddi mi?
Peki durum gerçekten bu kadar dramatik mi? Parlamento’nun bütçe hizmetleri birimi, geçtiğimiz günlerde 2000–2024 arası kriz dönemlerine dair bir rapor yayınladı. Bu rapora göre büyük bir sosyal çöküş görünmüyor. Enflasyon, vergi, sosyal yardımlar gibi tüm unsurlar hesaba katıldığında, 2023 hariç olmak üzere, reel gelirler 2019’daki kriz öncesi seviyenin üzerinde kaldı.
Parr, Caritas’ın analizleriyle bu resmi veriler arasındaki farkı şöyle açıklıyor: Hayat pahalılığı dalgasında özellikle gıda ve konut enerjisi fiyatları çok hızlı arttı. Düşük gelirli insanlar, gelirlerinin büyük kısmını bu temel ihtiyaçlara harcadığı için, genel enflasyon oranı bu grubu tam olarak yansıtmıyor. Parlamento raporu ise bu etkiyi hesaba katmıyor.
Sonuç olarak, danışma merkezlerine olan yoğun başvuru, krizin ciddiyetinin açık bir göstergesi. Parr, “Kimse bu tür yardımları kolayca talep etmez. İnsanların aşması gereken büyük bir utanç duygusu var,” diyor.













