Avusturyalıların Üçte İkisi Yapay Zekâ Araçlarını Kullanıyor
Avusturya’da yapılan yeni bir araştırma, hem bireylerin hem de işletmelerin yapay zekâ teknolojilerine ilgisinin ciddi biçimde arttığını ortaya koydu. Araştırmaya göre, her üç Avusturyalıdan ikisi yapay zekâ araçlarını kullanıyor.
Bu veriler, Handelsverband (Perakendeciler Birliği) ile Google Austria’nın iş birliğiyle, Reppublika adlı pazar araştırma şirketi tarafından yapılan ankette ortaya çıktı. Araştırma sonuçları salı günü kamuoyuyla paylaşıldı.
Toplumun Yapay Zekâya Bakışı Pozitif Yönde Değişiyor
Yaklaşık 1000 kişilik katılımcı grubunun %42’si, yapay zekâya genel olarak olumlu yaklaşıyor. Bu oran geçen yıla göre 5 puanlık bir artış gösterdi. Eleştirel bakanların oranı ise %52’den %22’ye düştü.
Handelsverband Genel Müdürü Rainer Will, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Bilgi düzeyi ile tutum arasında açık bir bağ var: Yapay zekâ bilgisi yüksek olanların %78’i, teknolojiyi olumlu değerlendiriyor. Bu da gösteriyor ki, bilgilendirme ve pratik deneyim, yapay zekâya duyulan güveni artırmak için kilit rol oynuyor.”
Yaş ve Cinsiyet Farklılıkları Belirleyici
1997-2007 yılları arasında doğan ve Z kuşağı olarak tanımlanan katılımcıların %60’ı, ChatGPT gibi yapay zekâ hizmetlerini haftada birkaç kez kullanıyor. Katılımcıların üçte ikisi bu teknolojik gelişmeleri olumlu buluyor, %57’si ise teknolojiye yüksek bir ilgi ve heyecan duyduğunu belirtiyor.
Katılımcıların yaklaşık %20’si, yapay zekâyı psikolojik danışmanlık amacıyla —örneğin ilişki sorunlarında— kullandığını ifade etti.
60 yaş üzeri katılımcıların yalnızca %30’u yapay zekâya olumlu bakarken, bu yaş grubunun yarısı bile bu teknolojileri nadiren kullanıyor.
Tüm yaş grupları genelinde, yapay zekâ teknolojileri en çok tıbbi gelişmelerle (%56) ilişkilendiriliyor. Bunun yanında, verimlilik artışı (%40) ve bilgiye erişimde kolaylık (%38) gibi avantajlar da öne çıkıyor.
Yapay Zekânın Kötü Amaçlı Kullanımı Endişe Yaratıyor
Ankete katılanların %68’i, deepfake videolar ve siber suçlar gibi kötü niyetli kullanım alanlarını gelecekte ciddi bir tehdit olarak görüyor.
Katılımcıların üçte biri, yapay zekâ nedeniyle iş kaybı yaşanabileceği ve ekonomik eşitsizliklerin artabileceği konusunda endişe taşıyor. Bu korku Z kuşağı arasında %42 ile daha yüksek.
Cinsiyet farkı da dikkat çekici: Erkeklerin %50’si yapay zekâya pozitif bakarken, kadınlarda bu oran sadece %35. Erkeklerin yarısından fazlası önümüzdeki beş yılda bu teknolojinin yaşamlarını olumlu yönde değiştireceğine inanıyor, kadınlarda ise bu oran sadece üçte bir.
Handelsverband yöneticisi Will, toplumun üçte birinin hâlâ yapay zekâ teknolojilerini hiç kullanmadığını vurguladı.
Şirketlerde Bilgi Açığı ve Uygulama Eksikliği Var
Araştırma, 318 farklı sektörden şirketin görüşlerini de içeriyor. Bu şirketlerin üçte ikisi hali hazırda yapay zekâ kullanıyor.
Şirketlerin yarısı yapay zekâyı metin oluşturmak için kullanırken, %41’i çeviri için, %37’si ise akıllı arama motoru olarak değerlendiriyor.
En yaygın kullanılan yapay zekâ araçları sırasıyla:
ChatGPT (%53)
Microsoft Copilot (%36)
DeepL (%27)
Google Gemini (%19)
Şirketlerin dörtte biri, mevcut çözümler yerine kendi yapay zekâ sistemlerini geliştirdiğini belirtti.
Ancak sadece %20’si yapay zekâ uygulamasında ileri düzeyde olduklarını ifade etti. %33’ü ise bu teknolojiyi önümüzdeki yıllarda kullanmayı planladığını belirtti. Yalnızca üçte biri, yapay zekâ konusunda yüksek düzeyde bilgiye sahip olduğunu söyledi.
Will, bu noktada özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi gerektiğine dikkat çekti:
“İstek var, ama kaynaklar sınırlı. Bu nedenle, yaygın eğitimler, kılavuzlar ve örnek uygulamalarla işletmelerin yapay zekâya erişimini kolaylaştırmalıyız.”
Şirketlerde Verimlilik Arttı
Şirketlerin yaklaşık üçte biri, yapay zekâ sayesinde belirgin verimlilik artışı sağladıklarını bildirdi. %22’si maliyetlerin azaldığını, %20’si müşteri memnuniyetinin arttığını, %15’i ise doğrudan ciro artışı yaşadıklarını ifade etti.
Google Avusturya Ülke Müdürü Maimuna Mosser, sonuçları şöyle değerlendirdi:
“Bu araştırma, yapay zekâya olan ilginin ciddi bir artış gösterdiğini net biçimde ortaya koyuyor. Şimdi yapılması gereken, bilgi ve uygulama arasındaki boşluğu kapatmak. Bunu ekonomi, siyaset ve eğitim dünyasıyla birlikte başarmalıyız.”









