Shopping cart

  • Home
  • Yaşam
  • Sağlık
  • Neden Long Covid Ciddiye Alınmıyor? On Binlerce Kişiyi Etkilemesine Rağmen
Yaşam

Neden Long Covid Ciddiye Alınmıyor? On Binlerce Kişiyi Etkilemesine Rağmen

19 Mayıs 2025 Okuma Süresi: 6 dk.
Neden Long Covid Ciddiye Alınmıyor? On Binlerce Kişiyi Etkilemesine Rağmen
35

Long Covid: Görünmeyen Tehlike

Günlük yaşamda çoğu kişi için koronavirüs artık geçmişte kalmış gibi. Pandemiden geriye, evden çalışma uygulamaları ve “baba fil” (sosyal mesafe sembolü) gibi uzak anılar kaldı. Ancak bazıları için hayat eskiye hiç dönemedi. Covid-19 geçiren birçok insan, bir daha tam anlamıyla iyileşemedi. Bu kişilerin karşı karşıya kaldığı durum, kronik yorgunluk sendromuna (ME/CFS) benzeyen viral sonrası bir hastalık tablosu olan Long Covid olarak tanımlanıyor.

Long Covid hastaları enfeksiyondan aylar, hatta yıllar sonra hâlâ günlük yaşamlarını sürdüremeyecek kadar tükenmiş hissediyorlar. Ne yazık ki, bu hastalar için hâlâ yaygın bir sağlık ağı ya da mali destek sağlanmıyor. Birçok kişi işini bırakmak ya da çalışma saatlerini ciddi oranda azaltmak zorunda kalıyor. Ancak sosyal güvenlik kurumları bu durumu anlamakta zorluk çekiyor. Yıllardır hasta deneyimlerinde tekrar eden bu durum, yakın zamanda yapılan ORF, APA ve DOSSIER’in ortak araştırmasıyla belgelenmiş oldu. Araştırma, emeklilik sigortası kurumlarının değerlendirme uygulamalarındaki ciddi eksiklikleri ortaya koydu. Long Covid ve ME/CFS hastalarının malulen emeklilik ya da bakım desteği gibi hakları çoğu zaman reddediliyor.

Tanılar Görmezden Geliniyor

Araştırmaya göre, Long Covid ve ME/CFS tanıları çoğu zaman göz ardı ediliyor; yerine psikolojik hastalıklar teşhis ediliyor. Başvuranların yaklaşık üçte birine, semptomlarını abarttıkları veya taklit ettikleri yönünde yorumlar yapıldı. Long Covid hastalarının yaşadığı belirtiler çok çeşitli. Ancak bu çeşitlilik, uzmanlar için genellikle inandırıcılıktan uzak bulunuyor.

Beyindeki Değişim

Nörolog Michael Stingl bu tür hikâyeleri yıllardır dinliyor. Uzun süredir Long Covid ve ME/CFS hastalarını tedavi ediyor. Hastalarının çoğu, yaşadıkları sağlık sorunlarının küçümsendiğini ve psikolojik nedenlere bağlandığını belirtiyor. Stingl, “ME/CFS hâlâ ciddiye alınmıyor, bunun yerine hastalara ruhsal bozukluk teşhisi konuluyor” diyor.

Hastalığın tam olarak anlaşılmamasının bir nedeni de henüz kesin bir biyobelirtecin (biomarker) olmaması. Teşhis büyük ölçüde hastaların kendi anlattıklarına dayanıyor. Stingl’e göre bu durum yanıltıcı bir gerekçe: “Zaten birçok psikolojik rahatsızlık için de biyobelirteç yok.” Yani nesnel bir ölçüt bulmak elbette önemli ama bunun yokluğu, hastalığı yok saymak için yeterli değil.

Bu alanda umut verici bir gelişme ise Almanya’dan geldi. Hamburg’daki bilim insanı Christof Ziaja’nın ekibi, bir biyobelirteç tespit etmiş olabileceğini açıkladı. Henüz hakemli dergilerde yayımlanmasa da, uluslararası ilgi nedeniyle çalışma erken yayınlandı. Ziaja, beyin sapı, beyincik ve dördüncü ventrikül arasındaki bağlantının hasar gördüğünü ve bu durumun uyku, kalp atışı gibi hayati işlevleri etkilediğini tespit ettiklerini belirtti. Bu değişikliklerin Long Covid hastalarının semptomlarını açıklayabileceği düşünülüyor.

Yorumlar ve Eleştiriler

Stingl bu gelişmeye temkinli yaklaşıyor. Daha önce de “çığır açıcı” diye lanse edilen çalışmalar olduğunu, ama sonrasında beklenen etkiyi yaratmadıklarını söylüyor. Ayrıca bu çalışmanın çok küçük bir örneklemle yapıldığını ve daha geniş gruplarda tekrar edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Beyindeki bu değişimin hastalığın nedeni mi yoksa sonucu mu olduğu ise hâlâ belirsiz. Buna rağmen, araştırma ME/CFS ve Long Covid ile ilgili beynin bu bölgesinde bozulmalar olabileceğini düşündüren önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Dahası, hastalıkla ilgili bağışıklık sistemi ve otonom sinir sisteminde de değişiklikler olduğu, farklı araştırmalarla da desteklenmiş durumda. Ancak Stingl’e göre asıl sorun, bu hastalığın herkeste farklı şekilde ortaya çıkması. Dolayısıyla tek bir biyobelirteçle tüm hastalara tanı koymak gerçekçi değil.

PEM: En Temel Belirti

Tüm hastaların ortak noktası ise yoğun yorgunluk. En küçük fiziksel çaba bile durumu daha da kötüleştirebiliyor. Bugün yapılan kısa bir yürüyüş, iki gün sonra kişiyi tamamen yatağa düşürebiliyor. Bu duruma PEM (Post-Exertional Malaise – efor sonrası kötüleşme) deniliyor. ME/CFS ve Long Covid’in ayırt edici en önemli belirtisi olarak kabul ediliyor. Ancak yapılan araştırmaya göre uzman raporlarının sadece %3’ünde bu belirtiye yer verilmiş.

Teorik olarak PEM, egzersiz testleriyle ölçülebilir. Ancak bu testin yapılması, hastaların sağlığını daha da kötüleştirebileceğinden, pratikte uygulanamıyor.

Bilgi Eksikliği ve Eğitim Sorunu

Tanı koymak için başka kriterlere yönelmek gerekiyor. Ama sorun şu: Doktorların çoğu bile bu hastalık hakkında yeterince bilgiye sahip değil. Stingl, ME/CFS ve Long Covid’in tıp camiasında hâlâ inanç meselesi gibi tartışıldığını söylüyor: “Bazı doktorlar bu hastalığın gerçekten var olduğuna hâlâ inanmıyor.” Uzun yıllar boyunca ME/CFS’nin psikiyatrik bir rahatsızlık olduğu düşüncesi hakimdi, ama bu bakış açısı yavaş yavaş değişiyor.

Stingl’e göre bu eksiklik tıp eğitiminde bu hastalığın yer almamasından kaynaklanıyor. “Bir doktor, eğitim hayatı boyunca hiç duymadığı bir hastalıkla karşılaşırsa ve bu hastalık çok yaygın deniliyorsa, doğal olarak şüpheyle yaklaşır” diyor. Bu nedenle uzman yetiştirilmesi ve hastalara özel merkezlerin kurulması gerektiğini vurguluyor. “Evet, bu para gerektirir. Ama bu konuyu görmezden gelmek çok daha büyük maliyetlere yol açar.”

İlgili haberler: