Shopping cart

  • Home
  • Yaşam
  • Eğitim
  • Din Temelli Dışlama Artıyor: Eğitimciler Etik Eğitimi Talep Ediyor
Eğitim

Din Temelli Dışlama Artıyor: Eğitimciler Etik Eğitimi Talep Ediyor

7 Haziran 2025 Okuma Süresi: 6 dk.
Din Temelli Dışlama Artıyor: Eğitimciler Etik Eğitimi Talep Ediyor
122

Din Yoluyla “Anti-Entegrasyon”: Öğretmenlerden Herkes İçin Etik Dersi Talebi

Birçok öğrenci eşcinsellerden ve İsrail’den nefret ediyor, Hristiyanları küçümsüyor ve kadınları aşağı görüyor – üstelik tüm bunları dini metinlere ve inançlara dayandırarak. Öğretmenler bu durumun eğitim sisteminde acilen çözülmesi gerektiğini savunuyor.

Hükümet programı henüz hazırlık aşamasındayken, bir öğretmen STANDARD gazetesine ulaştı. Günlük okul yaşantısından örneklerle, neden bir sonraki hükümetin herkes için zorunlu etik dersi getirmesi gerektiğini anlattı. Ancak bu beklentisi boşa çıktı.

ÖVP, SPÖ ve Neos’un hazırladığı beş yıllık planda etik dersine yer verilmedi. Şu anda yalnızca din dersine katılmak istemeyen lise öğrencilerine sunulan etik dersinin kapsamının genişletilmesi planlanmıyor. Bunun yerine, eğitim bölümünün 209. sayfasında sadece şu ifade yer alıyor: “Demokrasi eğitimi, ortaöğretim birinci kademede zorunlu ayrı bir ders olarak yer alacaktır.”

Bu konudaki kaygılarını dile getiren başka öğretmenler de gazeteye ulaştı. Çeşitli eyalet ve okul düzeylerinden üç öğretmen burada örnek olarak yer alıyor (kimlikleri gazeteye biliniyor). Hepsi, ayrı ayrı inanç temelli dersler yerine, ortak akılla yürütülen eğitim anlayışının merkezde olduğu bir okul sistemi istiyor.


Örnek 1: Hristiyan Olduğu İçin Alay Edilen Öğretmen ve Öğrenciler

Christian adlı öğrenci, adında “Christ” (Hristiyan) geçtiği için sınıf arkadaşları tarafından alay konusu ediliyor. Bu durum, Avusturya’nın batısındaki bir şehirdeki ilkokulun Almanca destek sınıfında yaşanıyor. Öğretmenin ifadesine göre, “Hristiyan nefreti” sınıf içindeki konuşmalarda sıkça kendini gösteriyor. Güvenlik nedeniyle adını ve okulun bulunduğu yeri paylaşmak istemeyen öğretmen, daha önce Linz ve Viyana’da da görev yapmış.

Son yaşadığı olayda, öğretmen İslam din dersi yerine geçici bir ders yaparken, etik çerçevesinde farklı dünya dinlerine dair bilgiler verdi. Ancak Yahudilik hakkında hazırlanan çalışma sayfasını gören bazı öğrenciler, yüksek sesle “İsrail’den nefret ettiklerini ve öldürmek istediklerini” söyledi. Bir çocuk, Davut Yıldızı’nın bulunduğu sayfayı tekmeleyerek “İslam en iyi ve tek dindir” dedi.

Durumu okul yönetimine bildiren öğretmen, ardından İslam öğretmeni ve velilerle görüşmeler yapıldığını aktarıyor.

“Okulda din, ayrımcılığın bir aracı haline gelmiş durumda” diyor. “Öğrenciler ilk olarak birbirine ‘Müslüman mısın, Hristiyan mı? Domuz eti yiyor musun?’ gibi sorular soruyor.” Linz’de bir meslektaşının sınıfında, bir öğrenci en sevdiği öğretmeninin Hristiyan olduğunu öğrenince ağlamış.

Öğretmen, mevcut eğitim programlarının bu tarz durumlara yeterince hazırlıklı olmadığını düşünüyor ve şunları vurguluyor: “Zorunlu etik dersine ilkokuldan itibaren başlamamız gerekiyor. Bu, çok kültürlü bir toplumda ortak değerler için temel oluşturur. Okul, çocukların farklılıkları anlamayı öğrendiği güvenli bir yer olmalı – onları yargılamayı değil.”


Örnek 2: “Çocuklar Arayışta, Ama Yanlış Cevapları Veriyoruz”

Viyana’da bir meslek okulunda görev yapan öğretmen, yüksek zekâ seviyesine sahip iki öğrencisinin aynı zamanda “aşırı fundamentalist” dini inançlara sahip olduğunu anlatıyor. Bu öğrenciler, Ortadoğu kökenli.

Günlük konuşmalarda öğrenciler, eşcinsellerden nefret ettiklerini açıkça söylüyor. “Onlarla hiçbir işim olmasın” yaygın bir ifade. Kadınların erkeklere doğuştan itaat etmesi gerektiğini savunuyorlar ve bunu Kuran’dan 4:34 numaralı ayetle gerekçelendiriyorlar. Hatta bazıları gökkuşağı bayraklarını yakıyor.

Bu öğretmen, öğrencilerinin sadece taşıdıkları önyargılardan ibaret olmadığını, aynı zamanda bunları sorgulamaya açık bireyler olduğunu belirtiyor. “Onlarla her gün bu önyargılar üzerinde çalışıyoruz ve bazen olumlu sonuçlar alıyoruz,” diyor. Örneğin, eşcinsellere karşı nefret dolu bir öğrenciyi, üniversitede bu tür insanlarla karşılaşabileceğini anlatarak daha hoşgörülü hale getirebilmiş.

“Çocuklar arayış içindeler ama biz onlara yanlış cevapları veriyoruz,” diyor. Bununla din derslerini kastediyor. Yıllık yüz milyonlarca Euro’ya mal olan din derslerinin, özellikle de İslam dersinin, entegrasyon açısından olumsuz etkiler yarattığını savunuyor. Ancak sorunun sadece İslam’la sınırlı olmadığını, diğer inanç gruplarının da evrim teorisini reddetmek gibi bilimsel karşıtı düşünceleri yaydığını belirtiyor. Ona göre bu da etik dersinin kapsamına dahil edilmeli.


Örnek 3: “Eğer Okulda Yapmazsak, Sonra Kim Yapacak?”

Bu öğretmenin okulunda neredeyse sadece erkek öğrenciler var. Öğrencilerin yarısından fazlası Müslüman; bazıları Avusturyalı, bazıları Orta Doğulu, Asyalı veya Afrikalı. Bir kısmı göçmen geçmişine sahip, bazıları da sığınmacı. Hedefleri lise diploması almak.

“Harika gençler bunlar. İşimi çok seviyorum,” diyor öğretmen. Ancak aynı zamanda hayrete düşüren bazı görüşlere de tanıklık ettiğini söylüyor. Kadının erkeğe tabi olduğu cinsiyetçi düşünceler, bazı kızlar tarafından bile savunuluyor. Müzik dinlemenin yasak olduğu iddiası ya da yoğun homofobi gibi. Bir öğrenci “eşcinsel bir oğlum olsa onu reddederdim” dediğinde, sınıftaki öğrencilerin üçte ikisi bunu anlayışla karşıladı.

“Bu düşünceler nereden geliyor?” diye soruyor öğretmen. Yanıtı ise açık: “Çoğu zaman dini metinlere dayanıyor. Sadece İslam’dan değil, Ortodoks veya Kıpti gibi diğer muhafazakâr dini görüşlerden de.” Bazı öğrenciler, öğretmeni “doğru dini yola” çekmeye bile çalışmış.

Bu öğretmen, etik dersinin eşitsiz konumda olduğunu da vurguluyor. Din dersi haftada bir saat olabilirken, etik dersi iki saat zorunlu. Bu da gençler için etik dersinin dezavantajlı olmasına yol açıyor.

Oysa ona göre, gençlerin birlikte düşünmesi gereken temel bir soru var: “Nasıl bir toplumda ve değerler içinde yaşamak istiyoruz?” Bu sorunun yanıtı okulda verilmezse, sonra kim verecek?

İlgili haberler: